Kaf dağının ardında Simurg’u arayan kuşlar
Günler günleri, aylar ayları kovalar ya yılları unutmaksızın yürüyüşler beliriverir zamanın içerisinde. Kimileri uzun soluklu olsa da...
Adımı hangi Tanrıçanın yüreğinde resmedersiniz?
Ben hangi Tanrıçanın kızıyım?
Tarih beni hangi Tanrının karşısında kaleme alıyor,
Hangi Tanrıçanın Tanrılara çektiği kılıcından damlıyor kanım?
Ben aşkım, Kadınım;
Ana Tanrıçanın tarihinden emdim
İlk inancı, umudu, aşkı…
Yaşamın yüreğinde savaş,
Savaşın soluksuzluğunda yaşamım, nefesim…
Gözlerimin derinliğinde görmek için baktıysan
Göz bebeklerime
Yüreğinden bir parça görürsün orada
Çünkü ben sevdanın gizinde
Bir parça sen olanım…
Öyle yanı başında olduğuma bakmasaydın
Geçmişin geleceğe hakkı sualinde
Ben geçmişte geleceği arayan,
Gelecekte geçmişin lanetini yırtanım.
Zamanım, mekânım, varlığım yoktu benim
Ardımda var olacaksa birileri,
Büyük olmalıydı
Ben yokedişlerin gölgesinde,
Gölgemi de büyütmenin peşinde olandım.
Ben, ‘ Ben’ olabilmenin savaşçısıyken
Hep bir parça da sen olandım…
Ben aşktım, kadındım.
Öyle zamanın geçmişinde okuma beni
Ben yüreğine değen
Kirpiklerimin keskinliğinde
Yüreğini kanata kanata
Geleceğinde adımı yazanım…
Sözlerimin derinliğinde anlamak için dinlediysen
Her kelamımı
Umudundan bir parça görürsün orada
Çünkü ben hayallerinin gizinde
Bir parça düşün olanım…
Öyle uzağında kaldığıma bakma şimdilerde
Hakkın cellâda namertliği sualinde
Ben cellâdın yakasından tutup,
Tanrıların oğullarıyla aynı ateşlerde yakanım.
Son düşüm, son günüm,
Son sözüm yoktur benim
Yanımda var olacaksa birileri
İlk umuduyla, ilk heyecanıyla olmalı.
Ben sonların yitikliğinde
Ölümsüzlüğün ardına verip
Sonsuzluğa uğurlananım.
Ölümün bir gün mutlak geleceğini bilip
Amansızca büyürken
Hep bir parça çocuk kalanım…
Ben aşkım, Kadınım;
Ana Tanrıça’ nın ellerinde büyüyüp
Tanrıçalar diyarında uçtum.
Gözlerimin ufkunda,
Yüreğimin en kuytularına değin gez, gör beni
Sesini duyduğun her tınıyı hisset!
Akan ırmağın renginde ve sesinde
Yağan yağmurun tenine değen her katresinde…
Öyle en içten soluduğun toprağın
Misk kokusunda dokun saçlarıma
Eline düşen her yaprakta çiz gözlerimi
En ince damarında olsun göz bebeklerim
Ben o dağların özgürlüğü uğrunda savaşırken
O dağlardan özgürlüğe uğurlananım…
Öyle mizacımın sertliğine bakma
Ben gülüşlerini kanatlarında taşıyan
Savaşçı bir kelebeğim;
Tebessümlerim zaferlerde saklıdır benim…
Öyle sürgünlüğüm, göçüm
Kanadın kırıldığı yerde düşüşüm yoktur benim.
Ben ilk kanatlarımı çırpıp göklere uçarken
Vedalaştığım o kırık dalların izini
Karış karış gezdiğim dağlarda
Ayaklarımın nasırında resmedip
Yine o ağaca doğru kanat çırpan,
Tanrıçaların yüreğinde hakikatlere konanım.
nujiyan..
Hakkımda
Arinna ve Teşup kavgasındayım; köhnemiş çarmıhta güçlü bir akıştayım.Puduhepa'nın mührüyle, Kubaba'nın iktidarıyla akmak kadar akışı anlamanın savaşçısıyım..
Keyfe keder bir yaşam uğruna değildir köhne yalnızlığımız. Çünkü biliriz yaşamın zemheri karanlığında umudu yaratıp köhne yalnızlığımızla yine ve yeniden birlikteliğin gücüyle aşka filizlenmeyi..
Evvelden beri kavga ile başlar hikayeler. "Adem evvelinden beri bir yanımız noksandır" dedi Ahmet Aslan ; sevginin sol yanındaki yoksunluğunun kin ve öfke ile kavgasını anlatırken. " Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın" dedi Can Yücel; sevdikleriyle hasret dolu kavgalar verirken. " Acıyı bal eyledik" dedi Hasret Gültekin; yaşamda dik durmanın kavgasını verirken. " Çok haksızlık gördüm. Artık eski ben değilim. En azından eskisi gibi değilim." dedi Che ; ezilenlerin hakikat uğruna kavgasını görürken. " Yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz" dedi Karadenizli Bilge ; nasıl yaşamalı? sorusunun anlamını ararken...
Büyük bir kavganın parçasıdır kadın olmak , kadınca yaşamak. Ve o Kavga bir gün yerini yaratılan fevkalade güzelliklere bıraktığında evren ; mor renge bulanmış yıldız tozuyla yazılan kadınların hikayelerini , yaşam mücadelelerini doğa ananın merhametli kucağında yaşatacaktır.
Güçlü kadınlar ; elindeki mor fırçayı kullanarak estetik darbelerle var olan yaşamı güzelleştirmeyi, değiştirmeyi özgür ruhuyla başaran kadınlardır. Bu ruhla; Nûda(yeni), Jîyan(yaşam), Vîyan (irade) kavramlarını harmanlayarak Nûjîyan(yeniyaşam)'ı inşa edebilecek gücü içlerinde zamanı gelinceye kadar bastırılmış özgürlük naralarıyla saklarlar. Bu gücü aşkla, şiirle, hissiyatın yarattığı anlam ile doğurur, büyütür ve evrene enerjisini cesaret ile yeni inşa ettiği yaşamı sunar... Kadınlar doğurganlık, ana , üretici sıfatlarını en güzel nûjîyanda yaşatırlar. Büyük bir irade (Vîyan) ile etik ve estetik değerlerle muazzam güzellikler üretmeye devam ederler Nûjiyanda. Çünkü bilirler ki vîyanin benimsenmediği bir yaşam zorba bir yaşamdır, o yaşam yıkılmaya mahkumdur.. Nûjîyan: Nûda , Jîyan ve Vîyan' ın en az isimlerindeki anlam kadar coşkulu, zorlu, zafer dolu; hakikat , aşk, şiir ve hissin arayışçısı olan üç menekşe ,üç güçlü kadının hikayesi temelinde oluşup; Jîneoljiyi(kadın bilimi) , sanatı, edebiyatı (...) bir çok kişiye ulaştırabilmek hayali üzerine kurulmuştur. Bu üç kadının hikayesini sitedeki fotoğraflar,resimler, şiirler, yazılar, müzikler, filmler ve kitaplarla kendinize ait birer parça birer umut göreceksiniz. Filizlencek olan o umut beraberinde cesareti ,iradeyi ve güzelliği getirecektir yeni yaşamınıza.. Sitenin her anlamda katacağı anlam ve hissiyatı benimsemeniz dileğiyle.
Nûjîyan ..!🌸🌱
Emma Stêra Keser ..
Kitaplarım
Film Köşesi