top of page

Ozan'a mektup..

Güncelleme tarihi: 5 Ara 2022

Sırtımı dayayıp geceye uzun uzun yazmak isterim içimden geçenleri. Öyle kelimelere, zamana takılıp kalmadan... Karşımda boşlukta sallanan hayallerime uzanır gibi. Kimsenin dokunamadığı hayallerime. Oysa ne öyle bir dil bulunmuştur ne de tüm içimden geçenleri aktarabilecek yetenekte biri. Hele bu şartlarda bu daha da imkansız, gerçekler daha da acımasız olmuşken... Önümde bir yığın ulaşmam gereken hayal ardımda bir o kadar keşkeyle mekana takılıp kalmışlığın içindeyim. Dedim ya geceye yaslanıp yıldızlara söyler gibi ve yıldızlarda beni dinler gibi tüm kural ve kaideleri tüm ahlak yasalarına inat anlatmak isterim; kendimi, nujiyanı!!

Tüm olumsuzluklara rağmen, zemheri kışın o göz açtırmaz fırtına ve felaketlerine rağmen, yemyeşil rengarenk baharın kapısını açmak dileğiyle; Merhaba..!

'' Bir şiir söylüyorum sonra da bir şarkı ve sonra sokaklarda mızıka çalıyorum ve ben ağlıyorum. Yani her gece ölüyorum. Siz ne derseniz deyin tren kalkıyor, biliyorum oraya gidiliyor ve ben gidiyorum. " diye bir şairin şiiri ile başlamak istiyorum.

Heval Ozan biliyorum demekle her şey bilinmediği gibi anlıyorum demekle de her şey anlaşılmıyor. Öyle bir yerde ve zamansız bir durumdayız ki bir rüzgar misali savrulup gidiyoruz. Kimileri rüzgarla baş edemez, kendini ona bırakır. Kimi de rüzgara inat, kendi gücünü ortaya koyarak yola devam eder. Ben de o gücünü rüzgara teslim edenlerden olmamak için yürüyorum...

Önemli olan insanın kendisini bulmasıdır. Ama nerede? Veyahut ne şekilde görüyor olmasıdır. Eğer gerçekten bir şeylere güç getirebileceğine inansaydım ben de rüzgarın asilliğine kendimi bırakırdım.. Ama biliyorum ki gideceğim yolda kendime ulaşabileceğim ve daha da güç getireceğim yaşamıma... O yüzden de şimdi daha huzurlu ve mutluyum.

Anlamlı gülümsemeler, bakışlar, sohbetler... Ve derin şiirler... ve derin yürekler, cesur yürekler. Yani anlamlı insanların, beraberinde getirdikleri anlamlı bir yaşam. Sen de biliyorsun ki bazı şeyler vardır ; kitaplardan okuyarak öğrenilecek şeyler değil. Hiçbir zaman da öğrenilmeyecek. Çünkü bu tür şeyler en başta öğrenmeyle değil, hissetmekle olur. Daha geniş söylenirse , yaşanılarak hissedilir. O yüzden yaşamak istiyorum. Taa iliklerime kadar hissetmek istiyorum..

Çamurlu suda yürüyüp ; yol okyanusa çıkacaksa , ben çamurlu suda yürümeyi daha doğrusu yüzmeyi tercih ediyorum. Belki zorluğu vardır. Fakat zorluğunun yanında güzelliği de vardır. Bu duyguda kalmak insana onurlu bir umut veriyor. İşte en güzeli de budur heval..!

Bir ilkbaharın sonlarına doğruymuş gibi ve kırılacak dalmışsın gibi davranmana gerek yok. Her zaman söylenecek bir şey olmalı. Yokluğun ta kendisi biz değil miyiz? Daha da yokluktan bahsedelim. O kadar çok yok olduk ki arkeologlar dahi kazılarında bize dair hiçbir şeye rastlamadılar. Hiç yaşanmamış çok şeyimiz yok muydu? Söylenmesi gereken şiirlerimiz, türkülerimiz olmadı mı? Ve tabi evlere, zindanlara ve mağara duvarlarına yazılan aşklarımız olmadı mı? Ve şimdi küçük çanta defterine dahi yazacak bir şey bulamıyorum; bunun başka ne açıklaması olabilir ki?? Hem de öyle çok şey yazmam gerektiği halde. Belki daha önce böyle bir deftere hiç yazmamış olabilirim. Bu yazacak bir şeyimin olmadığı anlamına mı geliyor? Belki daha önce hiç kendim olamadım. Ve hatta daha önce seni görmemiş de olabilirim. Ama bu senin olmadığını mı kanıtlıyor? Tıpkı şimdi söyleyemediklerim kadar gerçek değil miyim? Evet ne ilkbaharın sonudur ne de kırılacak bir dalsın. Ve sen her baharda boy verecek bir menekşesin...

Mor menekşeli sevgilerle ... :)






41 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
bottom of page